Kendini gerçekleştiren kehanet

Kendini gerçekleştiren kehanet

www.kolaykampus.com 29.09.2022

Motivasyon “kişiyi belirli bir amaç için harekete geçiren güç” olarak tanımlanabilir. Temelde iki türlü motivasyon var. Bir kişi ve odak; ödül, ceza veya baskıyla sizi çalıştırmaya gayret ediyorsa bu bir dış motivasyon. Ailenizin “Çalışmalısın, eğer üniversiteyi kazanamazsan hayatta istediğin yere ulaşamayacaksın.” demesi gibi. Kendine “Ben ders çalışmalıyım çünkü derslerimde başarılı olursam iyi bir okul kazanır ve hayatım kolaylaşır.” diyen bir kişiyse iç motivasyonu örneklemiş olur.

İkinci motivasyon türünün öğrenciler üzerinde daha etkili olduğu bir gerçek. Ancak bazen dış motivasyon da etkili olabilir. Örneğin lise yıllarında sınavların yoğun olduğu dönemlerde babamın benimle konuşması bana çok iyi gelir ve bu sözler daha uzun süre ders çalışmamı sağlardı. Askerde hiç yapamayacağım bir jimnastik hareketini komutan korkusuyla rahatlıkla yapmış ve sonra da kendime çok şaşırmıştım. Demek ki bazen korku da işe yarayabiliyor!

Zaman zaman hepimizin canı sıkılır. Bu çok doğal. Sonuçta hepimiz insanız ve duygularımız var. Kimi zaman içimizden hiç çalışmak gelmez. Kastettiğim sadece ders çalışmak değil. Her şeyden uzaklaşmak, kimseyle konuşmamak isteriz. İşte böyle zamanlar için işinize yarayacak bazı önerilerim olacak.

Birincisi, bir hedef belirlemek. Çok sık olmasa da bu hedefinize ulaştığınız zamanla ilgili hayaller kurun. İnanın hedefinize ulaştığınızın hayalini kurmak size çok iyi gelecek. Amaç belirlemeyle ilgili yapılmış pek çok araştırma var. Bunlardan en bilindik olanı Yale Üniversitesinde yapılan araştırma. Bu araştırma kapsamında 1953’te Yale Üniversitesinde okuyanlara hedef ve amaçlarınızı açık olarak yazın denir. Anketin sonucuna göre öğrencilerin sadece %3’ü hedef ve amaçlarını açıkça belirtiyor. Yirmi yıl sonra yani 1973’te aynı öğrenciler üzerinde araştırma yapıldığında amaç ve hedeflerini açıkça belirten öğrencilerin diğer öğrencilere göre daha başarılı oldukları görülür.

İkincisi, değişim için kendine zaman tanımak. İstediği noktaya çok kısa bir sürede gelmiş tek bir öğrenci bile yok. Deneme sınavlarında birinci olan öğrenci de dâhil olmak üzere tüm öğrenciler, istediği gibi çalışamadığını, çok eksiği bulunduğunu söyler. Değişim kolay değil. Ders çalışmak, hataları en aza indirmek sabır, kararlılık ve hırs gerektirir. Emek harcamadan, alın teri dökmeden istenen düzeye ulaşmak zor. Ancak çalıştığınızın karşılığını da birkaç ay sonra almaya başlayacağınızı da unutmayın.

Üçüncüsü, hata yapmaktan korkmamak. Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarından birinin kurucusu olan Nazmi Arıkan’ın bir sözü hep kulağımda. “İş yapan, çalışan insan hata yapar.” Ben de bu sözü ilke olarak benimsedim. Ne zaman yolunda gitmeyen bir şeyler olsa Nazmi Arıkan’ın bu sözü aklıma gelir ve beni motive eder.

Deneme sınavlarının öğrencilerin morallerini çok çabuk bozduğunu ve hemen motivasyonlarını kaybettiğini gözlemliyorum. Oysa deneme sınavlarının hatalarınızı görmeniz için bir şans olduğunu unutmamanız gerekiyor. Bu konuyla ilgili bir anımı sizlerle paylaşamadan geçemeyeceğim. Yıllar önce bir öğrencim deneme sınavlarında sürekli ilk onda yer alıyordu. Son bir aya gelindiğinde öğrencimiz kötü bir deneme geçirdi ve doğal olarak sıralamada altlarda kaldı. Bu durum kendisini o kadar etkiledi ki, en çok çalışması gereken zamanda çalışmayı bıraktı ve deneme sınavlarına da girmedi. Kısacası öğrencimiz hata yapmaktan korktu. Sonuçta iyi bir dereceyle istediği üniversiteyi kazandı ama son zamanlarını daha verimli kullansaydı muhtemelen daha iyi bir sonuç elde edecekti.

Dördüncüsü, “Hayır!” demeyi öğrenmek. Günümüz dünyasında çok fazla uyaran var. Bizler okurken ne bilgisayar ne de cep telefonu vardı. Özellikle cep telefonları, öğrencilerin performansını inanılmaz derecede olumsuz etkiliyor. Öğrencilerime sık sık cep telefonlarından belirli sürelerde uzaklaşmalarını söylemeyi görev sayıyorum.

Sonuncusu olumlu düşünmek. Sürekli karamsar olduğunuzda her şey kötüye gidiyor zannedersiniz. Oysa olumlu düşündüğünüzde daha iyimser, daha üretken olursunuz; bu da sizin fiziksel yapınızdan tutun da ders çalışma sürenize kadar yansır. Bu konuyla ilgili “kendini doğrulayan kehanet” olarak tanımlanan bir tez var. Bu teze göre insan olumlu düşünce sayesinde ileride olacak olayları etkileme gücüne sahip. Kendi bilinçaltımızı olumlu etkilemek elimizde.